Bölüm-7 (Eylem Planı)

Aşağı yukarı 1 yıl kadar önceydi.Henüz konuşamadığı zannediliyordu.Oysa doğduğu andan itibaren, üzerine düşünülmemiş ,dürüstçe hesaplaşma konusu yapılmamış bir “Ben” in toplumsallığının bir yanılmasının ötesine geçemiyeceğini fark ettiğinden ; çoktan kendi yaşamı karşısında seyirci konumuna geçmiş-iki yaşına kadar yani doğru düzgün yürüyüp konuşabileceği yaşa kadar, her gün neredeyse yeniden bütün kökleşmiş duygularını bazen bakıcısının bazen ise annesinin gözetiminde bebek arabasıyla yapılan park gezilerin de tekrar tekrar deneme fırsatı bulmuştu.

Onlardan farklı olduğunu anlamasına doğuştan aklına yerleşmiş olan değerler yardım etmişti.Ailesine göre “okuyup adam olma” ‘nın , sadece bir diploma sahibi olmaktan ibaret olduğunu anladığın da , onlar için içinde beslediği son umut tanelerini de kaybetmişti. Ne şimdi ne de sonrası için ailesi ile pek de paylaşabileceği bir şey olmadığını henüz yaşama adım attığı ilk yıllarda keşfetmiş olması,önceleri iki yaşın verdiği duygusallıktan biraz ağırına gitsede,sonraları ileride de kendi kendine sık sık tekrarlıyacağı şu sözleri ; ”bir ideale bağlı kalmak hiçbir sebeple ondan fedakarlık etmemektir” etmiş ve işlerine geri kaldığı yerden yenilenen motivasyonu ile devam etmişti.

Ailesi tabi ki onun aklından neler geçtiğinin farkında değildi.Günlük yaşamın olanca rutinine kaptırdıkları hayatlarında kendileri dışında gelişen yaşamlara bir sıkımlık tıraş köpüğü kadar değer verdikleri için ne onun konuşmamasının bilinçli bir tercih olduğunu anlayabiliyorlar , ne de kafasın da yavaş yavaş oluşmaya başlayan eylem planlarının farkına varabiliyorlardı.

Şimdiye dek onu küçük şehirlerinde neredeyse bütün çocuk doktorlarına götürmüşlerdi.Her defasında yapılan sıradan tetkikler sonrasında doktorların vardığı sonuç da hemen hemen bir birinin aynısı idi.

”Fiziksel bir sorunu yok siz en iyisi onu bir psikiyatrisi götürün” .

Onun dışında evde herkes bu durumdan endişe ediyordu.Bir yandan nineleri söz birliği etmişçesine “bir hocaya okutalım-bak görürsün bişeyciği kalıyor mu” derlerken, babası herkesin içinde, (bazen yanın da oğlu bile varken ) ciddi ciddi oğlunun aslında geri zekalı olabileceği konusunda endişelerini dile getiriyordu.

Annesinin akşamları yatmadan önce getirdiği bir bardak ılık sütü içerken ona nasıl acıklı bir şekilde baktığı bugün bile hatırlıyordu.Kimi zamanlar göz yaşlarını tutamadığını ve bir şeyler demeden odadan koşarcasına çıktığı anları gözünün önünde canlanıveriyor,bazen de aklından yavşak kocasının dediklerine inanıyor mu acaba diye geçirmeden edemiyordu.

İşte yine böyle akşamların birinde annesinin evde olmadığı bir sırada (hastalanan görümcesine yengesiyle beraber bakmaya gitmişti ) yatmadan önce içtiği ılık sütü hazırlamak bu sefer babasına kalmıştı…

Müziğin Budalası

1972'de Çek pop müzik şarkıcısı Karel Gott daha çok para kazanmak için gittiğinde Husak korkmuştu.Frankfurt'a ona hemen kişisel bir mektup gönderdi.Bu mektupda yazdıklarını hiç bir şey uydurmadan satır satır aktarıyorum.

"Azil Karel size darılmış değiliz,dönün rica ediyorum.Sizin için ne isterseniz yapacağız.Size yardım edeceğiz.Siz de bize yardım edeceksiniz."

Bir an şunu düşünün Husak gözünü bile kırpmadan doktorların,gök bilimcilerin,sporcuların,sahneye koyucuların,kameramanların,işçilerin mühendislerin,mimarların,tarihçilerin,gazetecilerin,yazarların,ressamların yabancı ülkelere sığınmalarına izin vermişti.Ama Karel Gott'un ülkeyi terketmesi fikrine katlanamıyordu.Çünkü Karel Gott belleği olmayan bir müziği temsil ediyordu,bu müzik Beethoven ile Ellington'un kemiklerini ve Palestrina ile Schanberg'in artıklarını örtmektedir.

Unutuşun başkanı ile müziğin budalası birbirlerine eşlik ediyorlar.Aynı eseri yaratmak için birlikte çalışıyorlar."Biz size yardım ederiz,siz bize yardım edersiniz" Birbirlerinden vazgeçemiyorlardı.

Gülümseyişin ve Unutuşun Kitabı
Milan Kundera