Günesin Etrafinda

Cok önceleri yaptiklari bilimsel arastirmalar sonucu dünyanin yuvarlak oldugunu öne süren bilim insanlarina deli gözüyle bakildi.Onlari deli olmakla suclayanlar dünyanin merkezinde oldugumuza inaniyorlardi.Cünkü tanri bizi yaratmisti ve haliyle her seyin ekseni biz olmaliydik.Yüzyillar sonra,dünyanin yuvarlak oldugu,günesin etrafinda döndügü ve daha binlerce galaksinin bulundugunun artik reddedilmez bir gercek olarak ispatlanmasina ragmen , hala evrenin merkezinde olduklarini ve her seyin etraflarinda döndügünü düsünen insanlar var.Bunlar cahil hayalperestler degil,hirsli ne yaptiklarini bilen,oyunu kuralina göre oynadiklarini düsünen iktidar sahibi insanlar.Dünya üzerinde agirlik etkisi olan insanlar ve bu agirliklarini insanlari cehalet icinde tutmak icin kullaniyorlar.21 yüzyilda oldugumuzu farketmemiz gerek,gücsüzleri,aciz insanlari manipüle etmeyi, ömrünü adamis olanlari tanimaliyiz.Kendi kendimizin efendisi olmak icin ne gerekiyorsa onu yapmaliyiz.

Kültür Evet,Peki Ya Uygarlık*

Kavram kargaşaları,toplumların konumunu en iyi yansıtan aynalardan biridir.Çünkü kavramların rastgele,kimi zaman orada kullanılması şık ya da uygun kaçacağı için,hangi anlama geldikleri doğru dürüst düşünülmeden kullanılması bütün bir toplumun kafa karışıklığının en yanılmaz göstergesidir.

Bilindiği gibi ne zaman başımız sıkışsa kültürümüze atıfta bulunuruz.Ne zaman ,özellikle başka çevreler ve ortamlar karşısında yeterince çağcıl olmadığımızdan kendimizi biraz mahçup hissetsek , hemen köklü kültürümüzün torbasını ortaya dökmeye kalkışırız.

Geçmişi çok eskilere uzanan bir kültürümüzün bulunduğu elbette doğru.Bu niteliğiyle , kültürümüzün kökleşmiş olduğuda tartışma götürmez.Peki ama kültür , tek başına yeterlimidir bir yerlere , daha açık deyişle çağcıllık çizgisine varabilmemiz için.

Elbette hayır.Çünkü dünyada zaten kültürsüz toplum yoktur.Her toplum belli bir geçmişi ve bu geçmiş boyunca -şu ya da bu yönde- üretip eyledikleri bulunduğuna göre ,her toplumun kendine göre bir kültürü vardır.Bu bağlamda kültürler arasında örneğin yaş,çeşitli uygulamalar,inançlar ve davranış biçimleri bakımından bazı ayrımlar elbette yapılabilir.Ama genelde kültürsüzlük söz konusunu olmıyacağına göre, kültürlü olmak , tek başına ne bir anahtar, ne de bir çağcıllık belirtisidir.

O halde nedir çağcıllığın göstergesi ve ölçütü ?
Bir kültür ortamının ne ölçüde uygar kullanılabildiği.

Bu açıdan -aralarındaki bağın yoğunluğuna karşın- kültür ve uygarlık kavramları arasında asla gözden kaçırılmaması gereken bir ayrım var.Çünkü uygarlık , bir kültür ortamının vardığı -ya da varamadığı ! - belli bir aşamayı dile getirir.Bu aşama , yani uygarlık , günümüzde " bir toplumun kültürel yaşamında ve belli bir zaman diliminde , bilim ve teknikte belli bir aşamaya varılmış , her alandas kurumlaşmaya gidilmiş,politik yaşamda demokrosi ilkesinin benimsenmiş,temel hakların ve özgürlüklerin sağlam güvenceler altına alınmış olması"

Ve yine günümüzde toplumlar ve devletler , uluslarası alanda ve kuruluşlarda kültürlerinin eskiliğine değil,ama yukarıdaki anlamda ne ölçüde uygarlaşabildiklerine bakılarak değerlendirilir.

Ahmet Cemal
Şeref Bey Artık Burada Yaşamıyor (s132-133)

Mutsuzlugun Zirvesinde Olmak


Mutsuzlugun zirvesinde olmak ancak dip köse temizlik yapmakla gecistirilir.Insan mutsuzlugunun zirvesindeyken siginacak bir omuz arar , ama birden karşına vileda,domestos,cif ve sarı bezler cikar.Onlar bulunduklari yerden `Biz buradayız peki ya sen neredesin` derler . Dayanamazsiniz , kaptigin gibi viledanin sopasini bir hirsla yerleri cift su paspaslamaya baslarsin.

Übungen zu BodenFels Mechanik


Eger cehennem bir tiyatro gösterisi olsaydi ; bana bunu her persembe 16:15-18:00 arasi bedava gösterdigi icin Erich Schuller`e tesekkur etmek zorunda kalirdim.Reklam yapmamasina ve hep ayni pantalonu giymesine rahmen seyirci ortalamasinin her hafta 50-60 arasi degismesini sadece yoklama zorunluluguna baglamak ona haksizlik olur.O bir yildiz ve hircinlik yapmaya hakki var.



Foto von Hansi

Kibarlik Olimpiyatlari


Yalanciktan kibarlik olimpiyatlari diye bir şey olsa ; bizim ülke bayanlar kategorisinde kesin basa oynardi.Kazanmak icin yapmamız gereken tek şey yarismak isteyen adaylari doğru kriterlere göre belirlemek.Eger firsatini bulup olimpiyat komitesinde kendime bir yer bulabilseydim ; yaşı 25 olup da yaptıgı makyaj ile 40 gibi gösteren , boyu 1.50-1.60 arasında degisen , çogunlukla topuklu çizme veya ayakkabi giyen , ufak yüzlü,ince kaşli , göbekli , bol parfüm kokulu ve metrobüste seyahet etmeyi sehvetli bakislariyla bir ayricalik olarak gösteren ablalari secer ve dünyayı dize getirirdim.

Subat 2011
Istanbul

Benim düsmanim dönüstügüm kisiler , olmasina izin verdigim kisilik.

Nicky Wire

BMG-101

İcinde büyük ekran televizyonlarin olduğu ve sadece görüntüyü takip edebildiğiniz barlari bilirsiniz.Gecenlerde onlardan birindeydim ve arkadaşlarimla konuşurken göz öcüyle serbest tırmaniş üzerine bir belgesel izliyordum.Bana göre serbest tırmanış doğaya karşı meydan okumak olsa da , bulaşık makinasını tıka basa doldurup onu çalıştırmayı başarmakta göz ardı edilemiyecek bir şey.Senelerce öğrenci evlerinde kalmış biri olarak anlamadığım şeyler arasında beni en çok meşgul eden ; lavabo ve tezgahta ki bırakılan kirli bulaşıklari makinaya yerleştirmeye üşenenen insanlar oldu.Bütün o ağzına kadar dolu bir makinanın tek bir tablette , tekerleklerin yoldan çıkmadan , kapağın zorlanmadan kapanıyor olmasının nedeninin japonya ile ilgili olduğunu anlamamalarını tuhaf buluyorum.Ayrıca senelerce pratiği olmayan bir eğitimden ve çoğunlukla boş geçen staj deneyimlerinden sonra , hafta da bir olsun böyle bir tecrübeyi ellerinin tersiyle itmeleri Burhan Cacan'a olan genel ilgimi azaltiyor.

Fırsatım olsa , teknik üniversitelere ek giriş sınavı olarak bu uygulamayi koyardım.Sınavın isminide BMG-101 (Bulaşık Makinasına Giriş-101) yapardim ki , öğrenciler sınav ertesi aralarında tartışırken sinavin uzun ismini söylemekle vakit kaybetmesinler.

Kocaman bir alan düşünün , binlerce bulasik makinesi ve onlarin başında daha önce sertifikalarini almış beyaz önlüklü araştırma görevlileri , önlerinde pırlantı gibi çocuklar , arkalarinda aileler , kıpırdayan dudaklar dan okunan dualar ,şıkırdayan tespihler , ağızlarda önceden üflenmiş çikolatalar , ellerde pet şişe sular ve tabi babadan gelen son dakika uyarısı..."Önce çatal bıçağı yerleştir zaman kazanırsın"



Yemek Masası

Bazen yalnız başıma kaldığımda kendime sararım.Cevabını bilmediğim sorular sorar, camdan dışarı bakıp , sokaktan geçen entarisi güzel hatunları sayarım.Niçin yaşıyorum ? , Hayatın anlamı ne ? , Julia'yı arasam mı ? Top 3 dür.

Kafam karışır çoğu zaman.Yapacağım şeyleri unuturum ve bilmeden önce den hazırladığım pırıl pırıl planları çöpe atarım.Sonra da mutfağa giderim.

Ben oradayken genelde komşularım dan biri jet hızıyla içeri girer.Ses hızıyla yemeğini hazırlar.Ve ışık hızıyla odasına döner.Onların arkasından ağzımda kaşıkla hayran hayran bakarken , aklıma henüz cevaplarını bulamadığım soruların üzerine yenilerinin de eklendiği gelir.

Herkes odasında bir şeyler ile meşgulken , ben nasıl mutfak da oturup sadece yemek yiyebiliyorum ? , Odam da yemeğimi yiyebilecek bir neden niçin yok ? , Yemeğim bittikten sonra tabağımı,çatal ve kaşıkları sudan geçirip bulaşık makinasına yerleştirecek zamanı nasıl bulabiliyorum ? , Masanın ya da ocağının üstünü kirli bırakmışsam , onları temizlemeden ayrılmamamda bir keramet var mı ? , Niye benim komşularım gibi yoğun bir programım yok ? , Düşük yoğunlukta yaşamamın sebebi çok makarna yemem mi ? , O yaş mayayı niye almıştım !!! ...gibi

Odama dönmem biraz zaman alır.Önce,teybe bir Ümit Besen kaseti koyarim ve sonrada bir kez daha her şeyi unutabilmek için çabalarım.

Uzaylılar

Sırf Carl Sagan okudugum veya Kosmoz'u izledigim icin degil ama , düne kadar uzaylilarin varligina inanmazdim.Oysa yanilmisim.Dün,Fiziksel Kimyanin Laboratuar dersi icin sınıftaydim. Ders icerigi hakkinda bilgi alırken elemanlarin (sözde profesör ve arastirma görevlileri) garip davranislarından ve dersin karmasasindan sunu cıkardim : Bence Alienslar uzun zaman önce dünyamiza inmisler.Ama onlari kimse siklememis.Bu yüzden insanligin aydınlık yüzünden intikam almaya karar vermişler.Hic yokken ortaya fiziksel kimya diye bir sey cıkartıp senelerce bunu gelistirmekle mesgul olmuslar.Basardiklarini anlayinca da , komsu gezenlerden getirdikleri insan formunda ki issiz gücsüz garibanlari dünyaya salip , fiziksel kimyayı global bir iskence aracı haline sokmuslar.Suan itibariyle basarili olduklarini söylememek icin bir neden yok.Daha fazla gec olmadan (mümkünse önümüz de ki Salı Avusturya saatiyle 10:15' a kadar ) dünyamızı ele gecirmek isteyen uzaylılara karsı harekete gecmeliyiz.

Taşınma

Öyle ya da böyle okuduklarınız arasında size nüfuz edenler sizin oluyor zamanla .Siz onlar oluyorsunuz,fark etseniz de etmeseniz de.

Bir zaman hayatımda hiç bir zaman yanımdan ayırmayacağımı düşündüğüm kitaplar vardı.Uyuyamadığım gecelerin birinde elimdeki bu kitaplara tekrar göz attım. Sadece altını çizdiğim denemelerle sınırladım okumamı.Fark ettim ki 3-4 sene önce okuduğum bu kitaplarda ki çoğu şey ben de kendine bir yer edinmiş.Zaten başlangıçta da amacım bu değil miydi ?

Yaşım ilerledikçe daha bir "dude" oluyorum.Önemsemediğim den veya umursamadığım dan değil,sadece her şey çok çabuk değişiyor ve benim bütün bu olanlara ayak uydurmak gibi bir derdim yok.Bence insanın kendin ahlakını yarattıktan sonra hayatta yoluna bildiği gibi devam etmekten başka bir şey yapması gerekmiyor.

Gittikçe eşyalarımın çoğalması canımı sıkmaya başlamıştı.Bir oda , 13m2 bir odaya sığamıyordum artık. Bir çalışma masası , arkasında duran yatak , dolu raflar ve sokaktan alma uyumsuz mobilyalardan oluşmuş bir odada ve bir öğrenci evinde konaklamanın romantikliği kalmamıştı.Bu yüzden bir apartman dairesine taşındım tatil dönüşü . Bu sefer daha büyük 36m2 olan bir odam ve 3 tane de komşum var.

Şu aralar aslında 3-4 ay önce başladığım tasnife devam ediyorum.Artık ihtiyacım olmadığına inandığım şeyleri çöpün kenarına bırakıyorum.Aralarında eski plaklar,önceden okuduğum kitaplar , dergiler ve bazı kıyafetler var.

Bir kaç günü kalmaz bu iş biter.Sonrası için bakalım görelim artık...