5


Dün otobüsle eve dönerken Çağlar tuttuğumuz balıkları aslında satabileceğimizi söyledi.Ben bunu daha önce hiç düşünmemiştim.Ama aklıma çabuk yattı ve kabul ettim. Çünkü çoktandır bizim evde taze de olsa artık kimse istavrit yemek istemiyor.

Biz ikimiz her gün Sarayburnun da balık avlıyoruz.Sabah 8 de buluşup akşam 7 ye kadar orada kalıyoruz.Benim bazen geç kaldığımda olur.Çoğunlukla Gülhane Parkı'nın içinden geçerek geldiğim için
ağaçlara , böceklere , kuşlara bakar dururum öylesine.

Çağlar benim geç kaldığıma kızmaz hiç.O hep dakik ve benden önce gelir.Bazen onun akşam ayrılırken , beni gözden kaybettikten sonra oraya geri döndüğünü düşünürüm. Bu yılın başında hazırlık sınıfında tanıştık.Yakın arkadaş olmamız uzun sürmedi.Eylül'ün ortasına kadar da beraberiz daha , sonra o Tuzla'ya ben ise Maslağa gidiyorum.

Bu sabah oltamın yanında bir kova ve kovanın içinde de naylon poşetler getirdim . Çağlar ise kova+poşetler ile birlikte bir de tas getirmiş.Böylece tuttuğumuz balıklardan canlı olanları tasa koyup tazeliklerini sergileyebileceğimizi düşünmüş.Elemanın ticari zekası var . Benim ise bir kaykayım ve karizmam var.

İyi bir gündü ve biz elimizde ki kovaları doldurduktan sonra , saat 7'ye doğru Harem iskelesinin yanına gittik.Sıraya giren arabalardan isteyenlere torbasını 5 milyondan balık sattık.Pazarlık yapmaya çalışanlara da yüz vermedik.Özellikle ben vermedim.Tok satıcı havası yarattım.Ağzımda sigaramla önümden geçen arabalara poz yaptım.

Saat 9'a doğru son kalan biraz balık ve bir küçükle Çapaya bir arkadaşımın evine gittik.Biraz takıldık.12 ye doğru Çağlar son otobüslerden biriyle eve döndü.Dönmeden önce yarın için balıkları Galata köprüsünün altında ki lokantalara satmaya karar verdik. Belki elimizi daha fazla para geçer , belkide geçmez.Umurumda değil.Ben nasılsa yarın evde değilim.

Ağustos 2003

Hiç yorum yok: