Dönüş Yolu

Bu resmi Cenevre'den dönerken trenden çekmiştim.Aradan bir buçuk yıl geçti.Oradayken çektiğim fotoğraflar ve bu fotoğraf sipariş üstüneydi,ama ben bunu severek yapmıştım.

İstanbul da ki son haftamda aklımda bir dönüş yazısı yazmak vardı.Kendi kendine kafamda gelişen ve her gün üzerine yeni bir şeyler eklenen bu yazı,bence en son hali ile de gayet komikti.Ama her zamanki gibi üşengeçliğim baskın çıktı ve ekran karşısına geçip yazmak istediklerimin hiçbirini buraya kaydetmedim.

Sonuç olarak geriye sadece benim dönüş yazısının başlığı kaldı.

Dönerken uçakta Vedat Günyol'dan Yine de Yaşarken’i okuyordum.Bundan yaklaşık 20 yıl önce Milliyet sanat ekinde ve Cumhuriyet'te yazdığı yazıların bir kısmının alınarak oluşturulmuş bir kitap.Oradan az sonraki ileti için kullanacağım ve noktasına virgülüne karışmadan yayınlayacağım "Bir Yarışma" yazısını okurken aklıma online arkadaşım geldi.

Kendisi genelde içinde yaşadığı fırtınaları hep tsunamilerle karıştırır.Önce "ben" demeyi veya "ben" olmayı şimdiye değin beceremediği için bazı günlerinde "dünyanın sonu geldi,napacığım ben" derken çoğu zaman ise aklından "hayat ne güzel, ne muhteşem" diye geçirir.Sanırım son günlerinde ki modu "life is bitch".En azından şimdiye kadar yazdıklarından, bu son zamanlarda ki sessizliğinden benim çıkardığım bu.

Dilerdim ki hayata karşı kimi zaman aksatarak yaptığı,kimi zaman ise yapmayı aklına bile getirmeyi tercih etmediği ödevlerin yerini,ona profesörlerinin verdiği ve onun her zaman büyük bir başarıyla tamamladığı ödevler tutsa.

Dilerdim ki yüzü her zaman gülse,ve bunu başarırken içinde her hangi bir kuşku olmasa.


Ve dilerdim ki,keşke bir yerde bitseydi.Ve böylece, en azından benim ona baştan yüklediğim değerler tükenme noktasına gelmezdi.Onun için artık günlüğüme "yokluğunu aramıyorum,varlığından ise usanmıyorum" diye yazmazdım.

Dahası buraya bir şeyler ekleme gereği duymazdım.Aber das war der einzige Weg,dass sie und ihre Generation fassen können.

Hiç yorum yok: